TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması – 6

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-6

 

Türkistan’ın kayıp aydınlanma çağı ortaya çıktıkça, her konuda bir sözünün de olduğu görülmektedir.

Sanatta ve edebiyatta mükemmel eserler çıkaranlardan bir kısmı şunlardır;

Türkistan, Belhli Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Ömer Hayyam gibi şairler çıkarmış ve dünyada çok büyük kitleleri etkilemişlerdir. İranlıların milli destanını yazan, Şehname’nin yazarı Firdevsi Horasan’lıdır. Şehnamenin çok büyük bir kesimi İran’da değil Türkistan’da geçmektedir. İbn-i Sina dâhil olmak üzere birçok bilim adamı eserlerinin bir kısmını manzum halde yazmıştır.

Mimarlık ve Resimde de oldukça ileri seviyede idiler. Fırınlanmış tuğladan yapılan çok sütunlu minare 1108-1109’da bugünkü Özbekistan’da yer alan Çar Kurgan’da yapılmıştır. Halen ayaktadır.

Selçuklu Sultanı Sencer’in türbesi 1157’de tasarlanmıştı. Serahslı olan iki mimar Ali ve Muhammed İbn-i Atsız adlı mimarlar tarafından inşa edilmiştir.

Bölgenin tamamında resim sanatının İslamiyet öncesi kültürlere uzanan derin kökleri vardı. İslam’da resimde suret çizilmesi yasaklanmış olsa da resim İslamiyet sonrasında da devam etmiştir.

Ortaçağın en büyük ressamlarından olan Kemalettin Bihzad olup zarif kitap süslemeleri ve minyatürleri bugün İslam sanatına zirve ve örnek olarak gösteriliyor.

Türkistanlılarda bronz ve gümüş sanatı ustaları da bir hayli fazla idi. Yaptıkları eşyaların üzerlerine imzalarını koyarlardı. Özenle dokunmuş kumaşlar batıda çok büyük ilgi görüyordu. Avrupa katedrallerinin hazinelerine gönderiliyordu. Bugün hala birçok katedralde sergilenmektedir.

İsviçreli tarihçi Jacob Burchardt dinamik bir dönem olan İtalyan Rönesans’ını geride kalan Ortaçağdan ayıran asıl farkın, kendi ifadesi ile -bireyin keşfi- olduğunu söylemektedir. Her ne kadar bu fikir ile Yunanlıları ve Romalıları kastediyorsa da gerçek öyle değildir. Türkistanlı düşünürler, sanatçılar ve bilim adamları Vinci’den 500 sene evvel aynı keşfi yapmışlardı.

Gerçekler bazen acıda olsa haykırmak gerek.

Biz Türkler bugünkü dünyanın en büyük değerleri olan demokrasiyi, çoğulculuğu, bireyin keşfini, hoşgörüyü, evrenin keşfini, doğanın keşfini, adanmış yüzlerce bilim adamı ve düşünür yetiştirmişiz ve en önemlisi, bizim dışımızda olanlara da hem hayat hakkı hem de üretmek için ortam yapmışız.

Bugün dünya 18. asırda bunları konuşup hayata geçirmesi ile son 150 yıldır aydınlanma bayrağını taşımaktadır.

Biz ise bundan 1200 sene önce bugünkü zirve kim ise biz oyuz. Ve yüzlerce yılda bu süreci yürütmüşüz.

Bu araştırmalar, günümüz insanına bir mesaj vermek içindir. Aşağılık kompleksini bırakıp tekrar kimliğine geri dönüş şuuru ve bilinci içindir.

İnşallah bunu birlikte yeniden başaracağız.

Necati YÜZÜAK