İklim Dayatmalarını Ne Kadar Biliyoruz?

Paris İklim Anlaşması, iklim yasası, iklim değişikliği bakanlığı, karbon ayak izi gibi ifadeleri ilk duyduğumda, ben de her vatandaş gibi vasat bilgi ve görüşlere sahiptim. Duruşuna değer verdiğim yazar ve tanınır kişilerin yoğun tepkisi ile, hükumetin büyük bir iştahla iklim yasasını ve beraberinde çok sayıda düzenlemeyi gündeme alma çabaları yeterince şüphe ve merak uyandırıcı oldu.

Devlet kurumlarında baş döndürücü bir yapılanma yaşandı. Daha ne olduğu anlaşılmadan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına “İklim Değişikliği” de eklendi. İklim Değişikliği Başkanlığında ilk kurulan yapılardan birisi de Karbon Fiyatlandırma Dairesi Başkanlığı oldu! Sanki senaryosu ve oyuncuları çok önceden belirlenmiş ve eğitilmiş gerçek zamanlı “realityshow” içinde hissettik kendimizi!

Bu konuda ileri geri konuşmadan önce kaynak araştırması ve okumalar yapmak istedim. Böylelikle hissettiğim gidişatı gerçeğe en yakın olabilecek şekilde tarifleyebilirdim. Mümkün olduğu kadar kısa ve özet tutarak tespit ve düşüncelerimi sunuyorum.

Okumaktan çabuk sıkılanlar için süper kısa tespitlerim:

1- İklim anlaşmaları ve karbon hezeyanlarının temelinde, dünyanın var oluşunda, su ve hava gibi doğal kaynakların yaratılmasında hiçbir hakkı ve emeği olmayan muhteris bir güruhun, ısmarlama iklim paranoyalarına dayanarak global kazanç ve varlık kontrolünü sağlama açgözlüğü yatıyor!

2-Geleneksel tarım ve hayvancılık yöntemlerini baskılayarak suni kıtlıklar çıkarmak, gıda kaynaklarını ve dağıtım kanallarını tekelleştirmek istiyorlar!

3-Eşcinsel sapkınlığını kapıdan kovulsa da bacadan giren pislik gibi iklim değişikliği uygulamalarında da zorla sokuyorlar!

4-Geleneksel aile yapısına olan düşmanlıklarını “özellikle kadın” adresli işlemler ile hayata geçirip ailesinden koparılmış, erkeğinden ayrıştırılmış kadınların sayısını tarım ve işletmelerde de artırmayı hedefliyorlar!

5-Hızlı, kaliteli ve ekonomik sağlıklı et kaynağımız olan büyükbaş hayvancılığı bitirmek istiyorlar!

6-Haram kabul edilen yapay et ve böcek gibi alternatif protein kaynaklarına zorluyorlar!

7-Sıfır karbon dayatmasıyla konut ve işletmelerin büyük maliyetlere katlanarak ayak uydurmasını, buna gücü yetemeyen orta kuşak vatandaşların hızla mülk kaybı yaşamasını ve hemen her alanda sahip yerine kiracı modeline dönüşmesini amaçlıyorlar! Yani sinsi bir mülksüzleştirme projesini uyguluyorlar.

8-Deli Dumrul vergisi gibi yoktan ihdas ettikleri, kendilerine ait olmayan havanın kullanımından vatandaşa vergi çıkarıyorlar.

9-Karbon ayak izi veya kotası gibi uygulamalar ile en temel sağlık, seyahat, beslenme ve çalışma gibi haklarımıza kısıtlama getirmeyi hedefliyorlar!

10-Ülkenin temel egemenlik haklarını, ekonomik ve idari bağımsızlığını uluslararası çeteleşmiş örgütlere peşkeş çekmeye doğru gidiyorlar. Pandemi sırasındaki şaibeli davranışları ile öne çıkan, sapkın davranışlı yöneticileri ile meşhur olan Dünya Sağlık Örgütü’nün en büyük finans kaynaklarından birisi olan Bill Gates ve vakıflarının yürüttüğü nüfus karşıtı programları, binlerce ölüme ve sakatlığa yol açan aşı kampanyalarını duymayan kaldı mı?

Aslında yukarıda özetle açıkladığım tespitlerimi 39 resmi belgeyi ilk taramamla çıkarmıştım ve her birini açarak ilerlemek istiyordum ama vazgeçtim. İklim anlaşması, sözleşmesi, protokolü ve yasası gibi dayatmaların ne kadar art niyetli ve şeytani bir plan olduğunu anlatmak için arif olana bir paragraf yeter de artar bile! Siyasi tarafgirlik veya menfaatleri uğruna, gerçeklere gözünü ve gönlünü kapatmış olanlar içinse destanlar yazsak faydası yok!

Acknowledging that climate change is a common concern of humankind, Parties should, when taking action to address climate change, respect, promote and consider their respective obligations on human rights, the right to health, the rights of indigenous peoples, local communities, migrants, children, persons with disabilities and people in vulnerable situations and the right to development, as well as gender equalityempowerment of women and intergenerational equity,” (PARIS AGREEMENT, intro)

İklim değişikliğinin insanlığın ortak kaygısı olduğunu kabul ederek, Taraflar, iklim değişikliğine yönelik eylemde bulunurken insan hakları, sağlık hakkı, yerli halkların, yerel toplulukların, göçmenlerin, çocukların, engellilerin ve savunmasız durumdaki kişilerin hakları ve kalkınma hakkı ile toplumsal cinsiyet eşitliğikadınların güçlendirilmesi ve kuşaklar arası eşitlik konularındaki yükümlülüklerine saygı göstermeli, bunları teşvik etmeli ve dikkate almalıdır.” (Paris Anlaşması, giriş)

Bu paragrafta geçen diğer insani atıflara hiç boşuna bakıp aldanmayın! Onlar asıl zehirlerini sulandırmak ve maskelemek için kullandıkları altı boş riyakar erdem kalıplarıdır!

Sapkınlık ve aile düşmanlığı parolası olan toplumsal cinsiyet eşitliğine atıf ve şart koşulması, Paris Anlaşmasının 3 yerinde geçiyor! Meselenin iklim değişikliği veya sıcaklık olmadığını anlamayacak kadar saf mıyız? Eşcinsellik tavan yapınca, aile diye bir şey kalmayıp herkes hayvanlar gibi güdüsel yaşayınca mı hava sıcaklığı düşecek, atmosfer tamir olacakmış? Güya iklim ve atmosfere bu kadar hassas olan AB ve ABD’nin, Gazze gibi küçücük bir alana katil israil siyonistleri tarafından son bir yılda atılan binlerce ton bomba için en ufak bir itiraz veya önlem aldıklarını duydunuz mu?

İklim anlaşması ve yasası ile peşinden getirilmek istenen anayasa değişikliğinin, milletimizin ve neslimizin hayrına olmadığına kanaatim tamdır! Yüce Allah önce bizlere, sonra başımızdakilere iman ile feraset nasip etsin, siyonist senaryolu bu tuzaklardan cümlemizi muhafaza eylesin! Amin!…[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]