TEKLİFE HAZIR MIYIZ?

TEKLİFE HAZIR MIYIZ?

“Vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir.” Bu hükmü ibadet, ahlak, siyaset, hukuk, eğitim, iktisat başta olmak üzere hayatın genişlik alanlarında/muamelattan güncellemek mümkündür. Bu çerçeve de basit bir örnek verirsek, namazın edası abdestle mümkünse önce abdest almak vacip/farzdır.

Abdestsiz namaz kılınmaz. Siyasal anlamda düşünürsek aynı hükmü zekâtın toplanıp dağıtılması, kurumsal yapılanma ile mümkünse ve bu konuda da âdil siyasete ihtiyaç varsa; hadlerin tatbiki, dinin korunması, marufun emredilmesi, mazlumların haklarının zalimlerden alınması, hukukun uygulanması, eğitimin kalitesinin artırılması, sınırların düşmanlardan korunması, yoksulluk sorununun çözülmesi, kitlesel irtidatların önüne geçilmesi, ülkenin insan sağlığına göre imarı, kaynakların âdil dağıtımı vb. Müslümanca ve vahiy odaklı bir siyaset tarzıyla mümkünse, bu durumda böyle bir siyaseti inşa etmek farzdır.

Burada anlaşılmayan bir konu var. Kendini yenilemeyen, eskiyi literatür okuyup fıkıh üretemeyenler, ülkenin asr-ı saadetteki kimliğinin aynen devam ettiğini zannediyorlar. Meseleyi derinlemesine tahlil gücünde olmadıkları için yeni bir şey söylemiyorlar.

Bazı Müslüman aydınlar ise daha çok hak alabilir miyiz veya bastığımız yerleri kaybetmeyelim düşünce ve kaygısıyla ülke kimliği hususunda birinci grupla aynı düşünmektedirler. Bakışları farklı olsa da neticede aynı yerde buluşmaktadırlar. Hâlbuki bu düşünceye sahip olanların her ikisi de fıkıh üretememekle maluldürler.

Şayet ülke kimliği ile hukukun kaynağı arasında ilgi kurarak bir şey söyleyecek isek ortada bir İslâmî siyasal yapıdan bahsetmek mümkün değildir. Bu mümkün olmayış bastığımız yerleri kâfirlere verelim anlamına gelmemelidir. Zira kâfire bir karış Müslüman toprağı vermek haramdır. İslâmî bir siyasal yapının olmayışı insana çok ağır teklifler yükler.

Tekliften kaçanlar işin kolayına sığınmaktadırlar. Birilerinin iddia ettiği gibi eğer ideal bir siyasi ortam varsa, mücahade de en azından farz değildir. Marjinal bir grubun gayretiyle hepimiz sorumluluktan kurtulabiliriz.

Ülkenin gerçek kimliğini ilmi yaklaşımla ele alıp doğru karara bağlayanlar aynı zamanda teklif yüklenmeye razı olanlardır. Kendimize bir yer tayin edersek tekliften kaçıp kaçmadığımızı da anlayabiliriz.