ABD’NİN KİRLİ PLANI
1990’lı yıllar…
Harvard Üniversitesinde kariyeri zirve yapan, ardından da ABD Savunma Bakanlığına danışmanlık yapan Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntigton ve o kirli plan…
Samuel Huntington tarafından ortaya atılan adına da “Medeniyetler Çatışması” denilen projeden bahsedeceğim. Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden 1990’lı yıllardan itibaren uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını ve 21. yüzyılda da bu trendin devam edeceğini ifade ederek yeni dünya düzeninin inşasına yönelik ipuçları paylaşmıştır.
O meşhur “Medeniyetler Haritası ”nı yukarıda sizlerle paylaştım.
Bizi ilgilendiren kısmı YEŞİL alan!
Yeşil alana gelmeden önce ABD’nin mottosu olan, dost ve düşman kavramları üzerine ünlü olan bir sözünü hatırlatarak başlamak istiyorum.
Bu konuda:
“Gerçek düşmanlar olmadan gerçek dostlar da olmaz” sözünün altını çizen Huntington, ABD’nin yani Batı medeniyetinin (Lacivert Renkli Alan) düşmanı olarak iki unsuru öne çıkarır.
İlki Yeşil kuşak olan İslam medeniyeti ve diğeri ise Kırmızı alana sahip Çinliler…
Medeniyetler Çatışması tezi analiz edildiğinde; ABD’nin gelecek yıllardaki –muhtemel- rakip/düşman olarak bu iki medeniyeti hedefe alındığı görülmektedir. Nitekim günümüzde cereyan eden savaş rüzgârları hem yeşil hem de kırmızı alanda vuku bulmaktadır.
Huntington raporunda Türkiye ve Osmanlı Devleti ile ilgili oldukça önemli ifade ve tespitler vardır.
Huntington Raporda, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesiyle İslam’ın bir çekirdek devletten yoksun kaldığını söyler. İslami bir çekirdek devletin; ekonomik kaynaklara, askerî güce, örgütsel yeterliliğe sahip olması gerektiğine defalarca vurgu yapan Huntington, aynı zamanda İslami bir çekirdek devletin dinsel anlamda liderlik etmek için İslam kimliğine bağlılık göstermesi gerektiğini de ifade eder. Sonraki sayfada ise Türkiye’nin; İslam’ın çekirdek devleti olmak için gerekli tarihe, nüfusa, orta düzeyde bir ekonomik gelişmişliğe, ulusal bağlılığa, askerî geleneğe ve kapasiteye sahip olduğu görüşünü ileri sürer.
Lafı fazla uzatmadan yavaş yavaş öze doğru ilerleyelim.
ABD bu tezi ciddiye almış ve yeni dünya düzenine giden yolun taşlarını bu saikle döşemiştir. Batı medeniyeti, kendine soğuk savaş sonrası yeni bir düşman bulmuştur. Hızlı bir şekilde islami mezhepler, tarikatlar arasına ajanlar gönderilmiş ve kışkırtıcı faaliyetler başlatılmıştır. Ardından 11 Eylül 2001 olayları cereyan etmiş ve “İslami Terör” kavramları, o günden sonra literatürde sıklıkla kullanılmaya başlamıştır.
2010’lu yıllara geldiğimiz de ise adına “Arap Baharı” dedikleri siyasal olaylar birbiri arına yaşanmaya başlanmış.
Yukarıdaki harita 2010 -2020’li yılları arasındaki “Arap Baharı” olaylarını kapsamaktadır.
2001 yılında 11 Eylül gerekçesiyle ABD, medeniyetler tezi haritasındaki İslam coğrafyasına, doğudan Afganistan’dan giriş yapmış ardından da 10 yıl sonra Tunus’tan girerek ateşin fitilini yakmışlardır.
Yine aradan 10 yıl geçmiş ve 2023’te İsrail- Filistin savaşı başlamıştır. ABD öncülüğünde BATI medeniyeti, Huntington’un 1990’larda çizdiği haritadaki düşman unsurları pasivize etmek amacıyla yarım kalan işleri tamamlamak istemişlerdir.
90’da temeli atılan Medeniyetler Çatışması tezinin günümüze kadar basit özeti budur. Yukardaki anlatımı okuyanları emininim “Büyük Orta Doğu Projesi (BOP)”nden mi söz ediliyor diye kendi kendine sormuştur.
Medeniyetler Çatışması bir “tez”dir. BOP ise bu tezin adım adım sahaya yansımasıdır.
Peki, BOP’un amacı nedir?
Batılılara göre:
- BOP kapsamındaki ülkelerde istikrarı sağlamak, Filistin, İsrail anlaşmazlığını çözmek, teröre destek veren ülkelerle savaşmak, Ortadoğu ülkelerinde demokratikleşmeye ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunmaktır…
Yukarıdaki tanımın benim nezdimde kıymeti ve anlamı yoktur.
Bana göre; BOP, ABD’nin dünya kamuoyunu lanse ettiği koca bir yalanlarıdır. Barış, demokratikleştirme hikâyeleri ile İslam coğrafyasının kan gölüne dönüştürülme projesidir.
Bu bağlamda gerekçeler oluşturulması için “terörist” unsurlar, paramiliter yapılar üretilmiştir. Uluslararası hukuka uygunluk sağlamak adına ise ajanlar sokaklara inmiş, fonlanmış illegal örgütler sosyal medyadan 5. kol faaliyetlerine soyunmuşlardır. Ardında ülkelerde istikrarsızlaştırılmış ve kaos yaratılmıştır. Sonrasında ise- sözüm ona- ABD kurtarıcı olarak sahada yer almıştır. Teröre destek veren ülkeler ve yapılar düşman ilan edilmiş ve haddi olamadan ülke sahalarında ABD üsler kurmuştur. Bu üslerin gerekçesi ise “yerel dost unsurları eğitip donatmak” olmuştur. Böylelikle vekâlet savaşları zuhur etmiş ve kendi askerinin tırnağı kanamadan, yeni dünya düzenini şekillendirme yoluna gidilmiştir.
BOP tamamlanamadı!
Şuan BATILI güçler ile İSLAM’ın savaşı devam etmektedir. Suriye de son yaşananları, İsrail’in pervasız davranışlarını bu açıdan da okumak gerekmektedir.
Bunca dökülen kanın- gözyaşının çıkış noktası Huntington’un tezi olduğu ortadadır. Huntington Türkiye’ye ayrı bir sayfa açmıştır. Türkiye önemli bir kaledir. Türkiye İslam medeniyetlerin hamsi olamaya en uygun ve en yakın devlettir.
Türkiye’de kendinin içindeki bu gücün farkındadır. Kolay lokma olmayacaktır. Batının kirli ittifaklarını bozacak güçtedir.