HZ. LOKMAN KISSASI ÜZERİNDEN ÇOCUK EĞİTİMİNDE SEVGİ DİLİNİN ÖNEMİ

Kur’an üslubunda ayrıntılara çok yer verilmez. Gerekli görüldüğünde ayrıntıların sözlü ve fiili beyanı peygambere bırakılır. Fakat biz Kur’an’daki lokman kıssanın akışından Hz. Lokman’ın (a.) hikmet sahibi bir insan olmasından mütevellit meşru bir evlilik yaptığını ve seçmiş olduğu eş için ahlaki nitelikleri öne çıkardığını anlayabiliriz. Böyle nitelikli bir şahsın ailesinde elbette saygı ve sevgi ön plândadır. Dışarıda hikmet ehli bilinip ev halkına bu hikmeti yansıtmamak hikmetsiz bir eylemdir. Hz. Lokman gibi bir şahsın böyle bir duruma düşmesi mümkün değildir. Hele de “gönül meyvesi” “göz nuru”[1] diye bilinen çocuklara karşı itinalı davranmak ilahi emirdir. Çünkü onlar imtihan için insana lütfedilmişlerdir.[2] Ana-babanın imtihanları, onların vahiy eksenli yetiştirilmeleridir.

Çocuklarını vahyin prensiplerine göre yetiştirmeyen aileler imtihanlarını baştan kaybetmişlerdir. Bu bağlamda çocuk eğitimi müfredatlarını, peygamberlerin yetişme tarzlarından kopuk hazırlayan Müslüman toplumlar hüsrandadırlar. Burada yeri gelmişken açıklamakta yarar görüyoruz. Ülkemiz dâhil birçok yerde İskandinav ülkelerinin eğitim müfredatları öncelenmekte ve övülmektedir. Bununla ilgili ayrıntılara girmek istemiyoruz. Eğitim denilen şeye bütünlük içerisinde bakmak gerekir. Programları, akademik bilgileri yüklemek ve daha kolay öğretme teknikleri açısından değerlendirmek eksiktir. Bu bir yöntem tartışmasıdır. Eğitimin kalitesi, yetişen insanın hayata bakışındaki sıhhatle doğru orantılıdır. Uygulanan eğitim, “insan” yetiştirmiyorsa, program iflas etmiştir. Bir ülkede boşanma oranları %60’ın üzerine çıkmış, ensest ilişkiler haddinden fazla artmış, alkol tüketim oranları yükselmiş, uyuşturucuyu devletin kendisi program dâhilinde dağıtır hâle gelmiş, gençlik bencilleşip dünyadaki savaşlara ve yoksullara duyarsızlaşmış, ruhen çökmüş ve intiharlar çoğalmış, farklı sapık cinsel tercihlerle insan nesli çoğalamaz hâle gelmiş ise bu ülkelerdeki takip edilen müfredatların neresi güzeldir? Müfredatların seküler oluşundan yola çıkılarak ülkemizde din düşmanlığına zemin hazırlanmak isteniyorsa, bu bakış başka bir dille ifade edilmelidir. Bizim büyük şehirlerimiz kadar bile nüfusu olmayan Danimarka ve Finlandiya müfredatları üzerinden güzelleme yapmak doğru değildir. Müslüman toplumlar yükselen ideolojik değerlere göre değil, kendi dinlerini ve kültürlerini önceleyerek müfredatlar yapmalıdırlar. Bunun da başarılı olabilmesi için “müfredatı kiminle uygulayacağız ve eğitime nereden başlayacağız” sorularının doğru cevaplanması şarttır.

Çocuk yetiştirmek bir süreçtir. Allah ömür verdikçe ana-baba çocuğundan elini çekmediği gibi, çocuklarda onlardan kop(a)mazlar. Ebeveyn ile çocuklar arasında tarif edilmez bir yakınlık vardır. Bu yakınlığı kaybederek birbirlerine yabancılaşanlar fıtrat sınırlarının dışına çıkanlardır ki bizim bu marjinal ve fıtratı bozuk kimseler için yaratılışın doğal mecrasına dönmedikçe söyleyecek bir sözümüz yoktur. Ana-baba ve çocuklar arasındaki sevgi fıtrîdir. Hz. Lokman bu fıtrat gereği çocuğuna konuşurken “يَا بُنَيَّ” şeklinde bir ifade kalıbı kullanmıştır. Arapçada “ism-i tasgir” diye ifade edilen bu kalıp “Ey oğulcuğum” şeklinde çevrilebilir. Merhamet ve şefkat bildirir. Daha yürekten bir söylemle “Ey oğulcuğum, kuzum, canım, ciğerim, biricik yavrum vb.” gibi anlamlar verilebilir. Daha ilk baştan sevgi diliyle çocuğun kalbine hitap etmek, onu vaaz ve öğüdü daha dikkatli dinlemeye ve gereğini yerine getirmeye hazır hâle getirir. Rabbimiz bize Hz. Lokman’ın üzerinden çocukların gönül kapılarını hakikate açacak anahtarın sevgi olduğunu beyan etmiştir. Kur’an taraması yaparsak Hz. Yakub’un da çocuklarına aynı dili kullandığını görürüz. Ayet şöyledir:

“قَالَ يَا بُنَيَّ لاَ تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَى إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْدًا إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلإِنسَانِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ” “(Babası Yusuf’a) şöyle dedi: “Ey oğulcuğum, (lütfen) rüyanı kardeşlerine anlatma! O zaman (anlattığın takdirde) sana tuzak kurarlar. Muhakkak ki şeytan, insana apaçık düşmandır.”[3] Sevgi dili peygamberlerin “Beşir/müjdeci” olmalarının ümmetlerine yansımasıdır. Bu sıfatla donandıkları için hiçbir peygamberde kabalık ve katılık yoktur.[4] Çünkü kabalık ve katılık dağıtır, nezaket ve kibarlık birleştirir; toplar. Kabalık şeytandan, merhamet ve sevgi ise Yüce Allah’tandır. Ümmetlerine karşı baba mesabesinde olan peygamberler onlara nasıl kibar konuşmuşlarsa, kendi aile bireylerine de öyle kibar konuşmuşlardır. Dışarda nazik olup evde kaba olmak peygamberlerin hayatlarında yoktur. Peygamberlerin davranışlarını sünnet kabul eden Müslümanların da nezaket ve kibarlığı karakter hâline getirmeleri hayatın güzel devam etmesi için önemlidir. Eğer Hz. Yakub’la ilgili şefkat ifadesini Hz. Yusuf’un peygamber olacağını bilmesine ve bundan dolayı sevgi ifadesi kullanmasına yorumlarsak[5] o zaman da şöyle bir anlam ortaya çıkar: Ana-babaların istikbal vadeden çocukları daha bir özenle yetiştirmeleri ve onlara konuşurken daha seçici olmaları gerekir.

Tüm bu söylenenlerden bir sonuca varacak olursak ana-baba, çocuklarına karşı sevgi dilini tercih ederlerse çocuklarda bir öz güven oluşur. Bu öz güven çevreye karşı da olumlu yansır, hiçbir zaman hayata bakışlarında ve olayları değerlendirmelerinde komplekse düşmezler. Aksi durumda ise çocuklar güvensiz ve korkak olurlar. Çocuklarını sevmeyen ailelerin yetiştirdiği nesiller merhametsiz, kaba, katı yürekli, suç işlemeye meyyal, kompleksli, çekingen, içe kapanık ve başarısız bir hayat sürerler. Sevgiden mahrum ve sevgiyi aile içerisine yansıtamayan ailelerde yetişen çocukların sevgi tulumları boş olduğu için bu boşluklarını başka sevgilerle telafi etmeye çalışmaktadırlar. Neticede bu tip ailelerin kız veya erkek çocukları kara sevda denilen illet dâhil her türlü hastalığa yakalanmaktadırlar. Uyuşturucu kullanmak gibi rahatsızlıklar da yine sevgi ve saygı ortamında yetişmeyen veya hiç görmeyen çocuklar arasında daha çok olmaktadır.

Bu durumda yapılması gereken; daha baştan aileyi sevgi ve ahlaki temeller üzerine kurmak ve göz aydınlığı yavruları şefkat, merhamet, sevgi ve saygı esaslarına göre yetiştirmektir. Çocuklar itina ile büyütülür ve kendilerine hitap edilirken konuşma biçimi başta olmak üzere sevgi gösterilir ve hissettirilirse umarız sağlıklı bir nesil yetişir. Bitkilere ve hayvanlara dahi sevgi diliyle konuşulan bir dünyada çocuklardan bu sevgiyi esirgemek çok büyük bir yanlıştır. Peygamberler ve Hz. Lokman bize sevgi dilini öğretmişken bu dili vahiyden öğrenen Müslümanlar olarak çocuklarımıza karşı bütün cömertliğimizle güzel konuşmalıyız. Çocuklara karşı sevgi dilini kullanmakta kısıntı yapmayıp cömert olmak yaşayan sünnettir.

[1] Bk. Furkan 25 / 74.
[2] Bk. Enfal 8 / 28.
[3] Yusuf 12 / 5.
[4] Bk: Âl-i İmran 3 / 159.
[5] Ebu’s-Suud, Muhammed b. Muhammed, İrşad’u-l Akl’ı-s Selim, D.İ.K. Beyrut, 2010, c. IV, s. 393.