PARANIN GÖLGESİNDE BİR YAŞAM
İnsanoğlu, birlikte yaşam ve sorun çözme konusunda yetenekli bir varlıktır. Kendisini tek başına anlamlandırmada bir diğer insana ihtiyaç duyar. Bu nedenle sosyal yönü güçlü, iletişim becerileri yüksek güdülü olarak var edilmiştir. Gerek sosyalleşme, gerekse iletişim sağlama konusunda ona hazır bir alt yapı bahşedilmiştir. Adeta; genetik bir mucize olan insanlık, kendi bedeninden kendine tekamül eden bir yolun da en şerefli yolcusudur.
İnsanoğlu hazır bir ekosistem üzerine var edilmiştir. Dünya, ona bir “arz kapısı” olarak aralanmış, yaşam koşulları ve geçim kaynakları bu kapıda karşılık bulmuştur. Gayret ve şükür, ona bahşedilen arzın genişlemesinde vesile olmuştur.
Günümüzde de her bir insan hazır bir ortama doğuyor. İnsanoğlu, içinde bulunduğu koşulları yaşam mücadelesiyle harmanlayıp kendi ekosistemini oluşturmayı başarmıştır. Böylece; ekonomik döngüsünü tamamlama ve süreklilik kazandırma gayretinde bulunmuş, parasallaşma fikrine ulaşmıştır. Bu vesileyle işlerini kolaylaştırmış, aralarında paylaşımı arttırıcı bir imkana da ulaşmışlardır. Ortaklaşa bir hukuk, toplumu düzenleyici sistemler, farklı disiplinler üzerinde uzmanlaşma ve dayanışma ile gelişmiştir. Ekosistem oturmuş, ekonomi modellenmiş ve sonrasında fark edilebilir hale dönüşen para; rızık ve hamd/şükür arasında köprü işlevi görmüştür. Dolayısıyla; sürekliliğe dayalı ekonomik döngü insana şah damarı mesabesinde yaşam biçimleri sunmuştur. İnsanlar, zamanla tercihlerini bu düsturla şekillendirme ihtiyacı duymuşlardır. Medeniyetler kurmuş, kalıcı eserler bırakmışlardır. Kurdukları medeniyetler, onların yaşam koşullarına dair önemli ip uçlarını günümüze taşımıştır.
Pek tabi, ekonomide süreklilik arz eden paranın formu da bu doğrultuda biçimlenmiştir. Su kenarlarında kurulan medeniyetlerin vazgeçilmezi aynı karakteristiği yansıtan midye kabukları olmuştur. Yerleşik dönem ve tarımsal hayatın takasa konu paralarının bitki tohumları olduğuna şahit olunmuştur. Devamında artan nüfus, birlikte yaşam disiplinini geliştirmiş ve devlet bilinci oluşmuştur. Kurulan devletler ve imparatorluk dönemlerinde ise darp edilen metal paralar ve basılı kağıt paralar aynı görevi üslenmiştir.
Bu silsileden de anlaşılacağı gibi, insanoğlunun yaşam tercihleri onların kullandıkları para formlarının oluşmasında başat rol oynamıştır. Günümüzde de; hemhal olunan yaşam koşullarımızın, para üzerindeki etkisi devam ediyor. Bu kurgu, insanlık açısından, insanın yaşam tercihleri üzerinde oluşan ya da oluşturulan etkinin sorgulanması/manüplasyonu hususunu cari kılmıştır.
Sosyololojinin kurucularından İbni Haldun’un; mealen “… ne yerseniz ona dönüşürsünüz” yaklaşımının para üzerindeki projeksiyonu düşündürücüdür. Nitekim; insanın dönüşme süreci, parasal sistemin dönüşme süreciyle paralellik arz ediyor. Bu durum tarihten günümüze birbirini teyit eder niteliktedir. Belli bir tarihten günümüze değin paranın dönüşme süreci hızlanarak yapaylaşıyor. Doğal olmayan disiplinler ve fıtrata aykırı, kural ve zorlamalar üzerinden yeni olgular üretilmekte ve bu olguların hızla çoğaltılması, onları genel kabul görür bir kılığa sokmuştur. Öyle ki; bu gerçeküstü akımın her safhası, hakikatin aksi yönünde açılan makası daha dikkat çekici hale getiriyor.
“Ebû Hüreyre’nin (r.a.) naklettiğine göre, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden aşağıda olanlara bakın; yukarıda olanlara bakmayın. Bu, Allah’ın (size verdiği) nimetleri küçümsememeniz bakımından daha uygun olur.” (Müslim, Zühd, 9)”
Buna göre yaşam koşulları arasındaki farkı giderici, toplumun birliği ve dirliğini kalibre edecek olan anahtar, paranın hakikatine giden yolculuğun mefkuresi olacaktır.