Bu makalede İslam Ülkelerindeki inanan insanların daha fazla refah ve huzur içerisinde yaşaması için ülkelerin ve ortak olarak ihtiyaç duyulan konularında akademik çalışmaların yapılması incelenmiştir.’’ Bir elin nesi var iki elin sesi var’’ atasözümüzde olduğu gibi gayretlerin birleştirilmesinden sinerji doğacaktır. Akademisyenler ve Akademik kuruluşların ortak hareket etmesinin nasıl sağlanabileceği, uluslararası kurum ve kuruluşların birleştirici ve kurumsal yapılarının kullanılması imkanları değerlendirilmiştir. BM, NATO gibi kuruluşlarda akademisyenlerin rolü ve İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde Koordinasyon Merkezi oluşturularak ortak akademik çalışmaların diğer faaliyetlerle bütünleştirilmesi imkanları değerlendirilmiştir. Bütün faaliyetlerin temelini oluşturan bireysel eğitim ve davranışların İslam ahlakı ve kaideleri doğrultusunda yapılması gerektiği ortaya konmuştur.

  1. GİRİŞ:

Akademisyenler ve akademik kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları her alanda araştırma ve incelemeler yaparak ihtiyaçların karşılanmasında önemli bir görev icra etmektedirler. İslam Ülkeleri yıllarca bilim ve üretimin sancaktarlığını yapmış ve bu sayede İslam’ın doğduğu kutsal topraklardan Asya, Avrupa ve Afrika’da ulaşılan bölgelere aydınlığı götürmüştür. Bugünkü akademisyenler nasıl ki üniversiteler ve akademik kuruluşlarda hizmet ediyorlarsa İmam Gazali, İbni Sina, Harezmi gibi âlimler sadece İslam dünyasına değil tüm insanlığa hizmet etmişlerdir. Endülüs, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde zirveye ulaşırken  daha sonra bilgi üstünlüğü kaybedilmiştir. O dönemdeki âlimlerin yani akademisyenlerin ortaya çıkardığı bilgi uygun şekilde tüm topluma yayılamadığı için belirli çevreler dışında etkin kullanılamamıştır. İlim bizim yitik hazinemizdir ve bulduğumuz yerde alarak İslam Ülkeleri; ve hatta tüm insanların Adem ve Havva’dan ve daha sonra Tufan’ ın ardından Nuh Peygamber ve inananlarından geldiği bize emredildiği için tüm insanlık aleminin hizmetine sunmalıyız.

Ortak hareket etmek için karşılıklı güvenin tesis edilmesi çok önemlidir. Ortak hareket etmenin en önemli ön şartı kurumsal yapının ve kuralların belirlenmesidir. Bu kurumsal yapı içerisinde görev alacak personel belirlenmeli ve görevlendirilmeli ve belirlenecek kurallara göre eğitim verilmelidir. Tüm süreci anlayacak ve yönetebilecek liderler yetiştirilmelidir. Kullanılacak tesis, altyapı ve sistemler hazırlanmalıdır. İhtiyaç duyulacak malzemeler temin edilmelidir. Bütün sistemlerin güvenle işletilebildiği denenmelidir. Bu süreçte ortak çalışabilmek için ortak lisan belirlenmeli ve çeviri imkanları sağlanmalıdır. Yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.

İslam ülkeleri olarak bilgi yönünden zenginiz, kaynak yönünden zenginiz. Akademisyenler yumuşak güç olarak bilgiyi uygun kullanıma katkı sağlar. Birçoğu,  İslam Ülkeleri Akademisyenler (İSAK) Vakfı tarafından da başlatılan  yapılacak çalışmalar;

Ortak güvenlik, savunma çalışmaları,

Ortak ekonomi, üretim çalışmaları,

Ortak sağlık hizmetleri çalışmaları,

Ortak eğitim öğretim çalışmaları,

Ortak Hukuk çalışmaları

Ortak AR-GE çalışmaları,

Ortak uzay ve nükleer çalışmaları gibi konular başta olmak üzere zamanla artacaktır.

  1. ORTAK ÇALIŞMA VE KALKINMAYA KATKILARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Bilgi hakimiyeti olmadan faaliyet ve sonuç hakimiyeti olmaz. Bütün dünyada üretilen bilginin kullanılması önem arz etmektedir. Bunun için öncelikle büyük verileri inceleyecek ve analiz ederek çıkarılacak sonuçların kullanıcılara aktarılması için uygun sistemin kurulması çalışmaları başlatılmalıdır. Geçmişte olduğu gibi bilgiyi ortaya çıkarmamıza rağmen kullanamazsak tarih tekerrür edecektir. Bunun için tüm ülkelerin ortak bir ağ üzerinde bilgi paylaşımı için koşullar oluşturulmalıdır. Kullanım kolaylığı sağlayan sistem ve yöntemlerin ortaya çıkarılması önemlidir. Ancak insan yaşamının tamamını düzenleyen dinimize inananların samimiyeti sayesinde bu süreç kolaylaşacaktır. Ayrıca Kabe’nin şubeleri olarak düşündüğümüz camiler ve mescitler bunun için uygun mekanları da sağlayacaktır. Bu sayede ortak amaca birlikte yürümek mümkün olacaktır.

İslam Ülkelerindeki akademisyenler arasından konularında en iyi yetişmiş olanlar çalışmalara başlangıcından itibaren dahil edilerek sürecin hızla devam ettirilmesi sağlanmalıdır. Yeterli ve ehil personelin çalışmalara katılması için ihtiyaçların belirlenmesi ve daimi temsilciler ile; bulundukları ülkelerden katkı sağlayacak personelin görevlendirilmesi yapılmalıdır. İnsan kaynaklarında tasarruf sağlanması için mükerrer çalışmaların önlenmesi gereklidir. İslam Ülkelerini tek çatı altında toplayan uluslararası resmi bir kurum olan ‘İslam İşbirliği Teşkilatı’ yapılacak çalışmalarda koordinasyon sağlayabilir.

İslam Ülkelerinin Ortak Hareket Etmesine engel olmaya çalışanlar geçmişte neler yaptı, halen neler yapıyor, gelecekte neler yapabilirler; bilinmesi ve tedbir alınması gerekir. Araştırma, bilgi toplama, analiz etme ve sonuç çıkarma, yani bir anlamda istihbarat yapma ihtiyacı da bulunmaktadır. Bu sayede inanan insanların bilinçlendirilmesi sağlanacaktır. Akademisyenler ve akademik kuruluşlar kendi ihtisas alanlarına göre  nihai sonuç alınana kadar katkı sağlamaya devam edeceklerdir.

İslam Ülkelerinin Ortak Hareket Etmesi için prensipler belirlenmeli ve bu konuda sürecin tamamını koordine ve kontrol edebilecek bir teşkilat oluşturulmalıdır. Tüm konularda ( beşeri ve dini) konularında uzman olanlardan oluşacak danışma ve koordinasyon kurulu oluşturulmalı ve etkileşim ile birbirlerini tamamlayacak şekilde 7/24 çalışmalıdır. İslam ülkelerinde huzur ve güvenliğin devamlılığı için ihtiyaç duyulduğunda konusunda uzman kişilerin yönlendireceği ve uzman kişilerden oluşacak ‘’ İslam Ülkeleri Huzur ve Güvene Destek Unsurları ‘’ teşkil edilmelidir. ( Bu unsurların görevlendirilmesinde komşular arasındaki hassasiyetler dikkate alınarak bölge dışı unsurların kullanılması dikkate alınmalıdır.)  Bu Koordinasyon Kurulunun ve Teşkilatın çalışması amaca ulaşıncaya kadar devam etmelidir. Bir anlamda Allah’ın emirleri sadece İslam Ülkelerinde değil tüm dünyada tam anlaşılıp uygulanıncaya kadar devam etmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken, sürecin sürekliliğinin sağlanmasıdır. Taşı delen suyun gücü değil sürekliliğidir. Akademisyenler ve işbirliği içindeki akademik kuruluşlar sürekliliği sağlarlar. İcracı konumunda olan yöneticiler ise geçici olarak görevde bulunurlar ve verilecek doğru bilgilerle kararlar verirlerse sonuç alınacaktır.

Lider yetiştirilmesinde akademisyenlere ve akademik kuruluşlara önemli görevler düşmektedir. Lider adayları özel olarak seçilmeli ve yetiştirilmelidir. Seçim sürecinin prensipleri belirlenmeli ve bu sürecin güvenle ve doğru işlemesi teminat altına alınmalıdır. Yetiştirilecek liderlere kazandırılacak nitelikler doğru olarak belirlenmeli ve eğitim süreci hassasiyetle takip edilmelidir.  Örneğin, II. Mehmet’in yetişmesinde rol alan akademisyenler Fatih Sultan Mehmet olması sürecinde de yanında oldular. Maalesef, daha sonraki şehzade eğitimleri aynı özenle olamamıştır. Lider olmak ağır bir sorumluluk getireceğinden bu yükü taşıyamayacak bir kişiye verilmesi o kişinin de hukukuna riayet edilmemesi anlamına gelecek ve tüm İslam ümmeti ve aslında insanlık zarar görecektir.  Ancak alınacak kararlar danışma ile ve çoğunlukla ortak olacağından sorumluluk ta sadece liderin değil ortak olacaktır.

İzlenecek yol haritası belirlenirken önce ortak amaç ,ortak fayda belirlenmeli, kişi için, ülke için, ümmet için birlikte hareket edilmesi esas alınmalıdır. Ortak hareket etmek için bu amaç doğrultusunda sakınılacak temalar belirlenmeli ve tüm bireylere öğretilmelidir. ‘’ Bu ağaçtan uzak durun ‘’ emrine uymayan Adem ve Havva cennetten uzaklaştırılmıştır. Sakınılacak hususların bilinmesi ve sakınılması, yapılacaklardan daha önemlidir. ‘’Bir çuval inciri mahvetmek’’ gibi atasözlerimiz unutulmamalıdır.

Kurumsal yapıların kurallarına uymak kurumların sürekliliği açısından çok önemlidir. Bu konuda kurallara uymayanlara İslam ahlakına uygun müeyyideler getirmek yanında esas olarak bireylerin eğitimi ile önleyici yaklaşımı geliştirmek gerekmektedir.

Tüm insanlara ulaşmak ve tebliğ etmek çok önem arz etmektedir. Akademisyenler bunun için yöntemler geliştirmeli ve iletişim sürekli olmalıdır. Her tebliğci konularına hakim olmalı ve kendi alanı dışındaki konularda 7/24 çalışacak koordinasyon merkezine ulaşarak oradaki uzmanlardan destek almalıdır. Bilgi paylaşımında bilgi güvenliği konusu dikkate alınmalıdır. Kurumsal ve kişisel mahremiyet kötü niyetlilerin istismarına meydan verilmemesi açısından gereklidir.

Bilgi çok fazla artmıştır. Bilgiyi uygun şekilde kullanmak önemlidir. Büyük veri (big data) ve veri madenciliği (data mining) konuları gündeme gelmektedir. Gerekli bilgiye zamanında ulaşmak için bilgi sistemleri çok gelişmiş ve güçlü olmalıdır. Bugün internet ağı üzerinde aranan bilgilere ulaşıldığı düşünülmektedir. Ancak her kullandığımız bilginin bizim hakkımızda bilgi ürettiğini unutmamalı, kendi bilgi ağı sistemimizi kurmalıyız. İslam Ülkelerinin Ortak Hareket Etmesinde ve Kalkınmasında Akademisyenlerin ve Akademik Kuruluşların Rolü bilgiyi üretmek ve kullanımını sağlamak olacaktır.

Kur’an-ı Kerim’ de bilginin sonsuz olduğu Lokmân Suresi 27. Ayette ‘’ Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa arkasından yedi deniz daha ona katılsa Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.’ şeklinde buyurulmaktadır. Hikmetlerini anlamak ve misal olarak verilen bilgileri aynı doğrultuda araştırmak ve kullanmak bilgi üstünlüğü için büyük bir avantajdır. Örnek olarak, Ebabil kuşlarının filler üzerine kurumuş çamur atması ile uçak ve helikopterlerin yerdeki tanklara ve hedeflere atış yapması ve bugünkü İHA’lar aynı bilgi temeline dayanmaktadır. Ayetlerde verilen bilgilerin değiştirilmesi söz konusu olmayacağından anlamak ve faydalanmak için tüm ülkelerden konularında en iyi olan bilim adamlarının katılımı ile; özellikle Arapça konusunda en iyi araştırmacıların da katılımı ile çalışmalar yapılmalıdır.

İnanan insanlar için mutlak doğruyu, Kur’an-ı Kerim’i tam anlamak ve uygulamak gerekli ve önemlidir. Her insan için bilinmesi ve uygulanması gereken hususlar ortaya çıkarılmalı; samimiyet esası üzerine kurulu olan inancımızı uygularken inananlar vicdani rahatlığı yaşamalı ve kendine güveni tam olmalıdır. Örnek Müslümanlar artmalı ve özellikle her akademisyen örnek olmalı ki söyledikleri kabul edilsin. ‘’Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’’ atasözümüz bunu engüzel şekilde ifade eder. Ayrıca bir kıssada; kendisine çok fazla bal yediği şikayeti ve rahatsızlığı için getirilen çocuğun kırk gün sonra getirilmesini söyleyen ve tekrar geldiklerinde ise bunun sebebini ilk geldikleri gün kendisinin de bal yemiş olması nedeniyle tavsiyesinin etkili olmayacağı şeklinde ifade eden âlimin kıssasını iyi anlamak lazımdır.

Tüm İslam Ülkelerindeki yöneticiler, uygulayıcılar kendi ülkelerindeki insanlara karşı sorumludur. Doğru bilgilere ulaşmaları ve buna göre hareket etmeleri için akademisyenler tüm ülkeler için bilgi üretmelidir. Karşılıklı güvenin tesis edilmesi ile ortak araştırma ve çalışmalar için ülke bilgileri öncelikle kendi akademisyenleri tarafından olmak üzere kalkınma için kullanılarak geliştirilecek ve paylaşılacaktır.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan bir tanesi, akademisyenler ve akademik kuruluşların da İslam Ülkelerinin bir parçası olduğu ve toplumdan ayrışmak yerine birleşmek yolunda yaklaşım göstermeleridir. Yani bilgiyi eyleme dönüştürenler ve kullananlar ile ortak çalışma yaparak geri dönüşlere ve yeni ihtiyaçlara göre geliştirmeler yapmaktır. Bu sayede özgüven ve karşılıklı güven sağlanacak ve artacaktır. Bizim ülkemizde son zamanlarda teknoloji üretimi konusunda ulaşılan seviyenin sürdürülmesi ve diğer ülkeler ile paylaşılması uygun bir temel oluşturacaktır. Bütün hayatım boyunca kendi görev alanımla ilgili yaşadıklarımızı her platformda paylaşmaya çalıştım. 1990’lı yıllarda bakım subayı ve tecrübe pilotu olarak görev yaptığımız zamanlarda dışa bağımlılık nedeniyle bir tek conta olmadığı için helikopterleri uçuramadığımız zamanlar olmuştur. Bu nedenle Taarruz Helikopterlerinin dışarıdan alınması yerine ülkemizde üretilmesi 2001’ deki Harp Akademisi Tezimde önemle vurgulanmış ve bugün bu seviyelere ulaşılmıştır. Benzer şekilde, Milli İHA sistemlerinin etkin kullanılması konusu 2009 Efes Tatbikatlarına dahil edilerek üst düzey ve uluslararası tanıtımı ile mümkün olmuştur. Yerli ve Milli sistemlere karşı iç direnç ortadan kaldırılarak daha sonra da İslam Ülkelerinde yaygın kullanımı sağlanmalıdır. Aynı şekilde diğer ülke kaynak ve sitemlerinin de kazan kazan esasına göre kullanılması gereklidir. Akademisyenler doğru ve samimi araştırma ve sunumlarla karar vericilere bilgi aktarmalıdır.

Burada yine öne çıkan bir husus da, her türlü çalışmada olumlu yaklaşımın esas alınması ve kullanılan ifadelerin yapıcı olması, çözüm önermesidir. Yapmak zor yıkmak kolaydır. Mehmet Akif Ersoy’ un ifadeleri ile;

‘’Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir,

Onu en çolpa heriflerde emin ol becerir.

Sade sen gösteriver ‘’ İşte budur kubbe diye,’’

İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye,

Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman,

Bir Süleyman daha lazım yeniden bi de Sinan,

Bunların var mı sizin listede hiç benzeri; yok.

Ya ne var? Bir kuru dil, siz buyurun karnım tok.

Ancak her zaman tedbirli olmak gerekmektedir. Çünkü İblis, Adem ve Havva ‘yı kandırdığı gibi halen görev başındadır. İnsanların sağından solundan, önünden arkasından yaklaşarak yanlış yaptırmaya çalışmaktadır.

Tüm yapılan çalışmaların sonunda eğitimin önemi vurgulanır ve eğitim şart denir.  Ancak hangi eğitimdir. Kalkınmanın da temelini oluşturan bu eğitim doğru belirlenmeli tüm fertlere zamanında verilmelidir. Zamanında verilmeyen veya verilemeyen eğitim; düğmenin baştan yanlış iliklenmesine neden olmakta ve sorunların büyümesine neden olmaktadır. Tüm alanlarda uzman Akademisyenler (genetikçi, psikolog, pedagog, sosyolog, din âlimi, hukukçu, ekonomist vs.) toplanarak farklı özelliklere sahip çocuklara, gençlere ve insanlara her yaşta kazandırılacak nitelikleri ve ne şekilde kazandırılacağını ortaya çıkarmalı ve İslam Ülkelerinde eğitim seviyesi en üst düzeye çıkarılmalıdır.

Yaptıklarımızı Allah rızası için ve ‘’İnsanların bu dünyada ve ahiret hayatında huzurlu olması’’ için yapmaktayız.  Bu düşünceyi ve anlayışı hakim kıldığımız zaman insanların katkılarını daha fazla sağlamak mümkün olacaktır. Bu düşünceyi hakim kılmak için bireyleri doğru yetiştirmek ve ortak amaca katkı sağlayacak donanıma uygun zamanda ulaştırmak önemlidir. Toplumları aileler ve aileleri de bireyler meydana getirmektedir. Tüm bireyler tarafından uygulama düzeyinde İslam’ın Şartları ve İmanın Şartları tam bilinmeden ve en önemlisi bilinçli olarak uygulanmadan ortak hareket etme sağlanamaz. Bu seviyede yaygın eğitim ve uygulama Akademisyenlerin ortak ve özverili çalışması ile mümkündür. Allah’ a karşı görevlerini samimi olarak yerine getiremeyen insanlar her alanda yanlış yapmaya hazır olacaktır. Son dönemde Allah’ a karşı sorumluluk ve samimiyetini kaybeden insanlar masum insanların canlarına kıyacak kadar sapmışlardır. Bu tür yanlışların olmaması için samimi insanların gecikmeden harekete geçmesi ve bu yönde başlatılan iyi niyetli çalışmaları destekleyerek hızlandırması gerekmektedir.

Bu kadar önemli bir çalışmayı yapmak için uygun altyapı ve tesisler ile yeterli kaynağın da ayrılması ancak bunlar yapılırken mükerrer harcamaların önüne geçilerek ‘’İsraf haramdır’’ emrinden uzaklaşılmamalıdır. Ortak çalışma imkanının oluşması ile tasarruf sağlanacağına da inanmak ve güveni artırmak gerekmektedir.

Uluslararası kuruluşlar incelenerek tecrübelerinden yararlanmak fayda sağlayacaktır. Ancak kültür farklılığından kaynaklanan yaklaşımlar dikkate alınmalıdır. BM, NATO gibi kuruluşların savaş sonrası kurulması göz ardı edilmemelidir. Son döneme kadar bu kuruluşların İslam Ülkeleri için faydalı katkılar sağlamadığı unutulmamalıdır. Bunun yanında bilmeliyiz ki; Özellikle Türkiye’nin de içinde olduğu NATO tüm akademisyenlerden en üst düzeyde yararlanmaktadır.

Dünyadaki çok kutuplu düzen döneminde, NATO üye ülkelerin tamamında üretilen bilgileri kullanmıştır. Bunun tüm üye ülkeler tarafından aynı seviyede kullanılmadığı açıktır. Ancak özellikle askeri akademik eğitim alan karargah personeli ve bunların ulaştığı bilgi kaynakları nedeniyle karar vericiler rahat karar verme imkanı bulmuşlardır. Oluşturulan bilgi ağı sayesinde ve yetişmiş personel sayesinde avantajlar kullanılmıştır. NATO yeni gelişmelere göre teşkilatını ve çalışma esaslarını değiştirmiştir. NATO’nun komuta yapısı ve eğitim kurumları incelendiğinde, NATO ülkelerinin güvenliğe dayalı gelişmeler üzerinden ekonomi dahil tüm sistemleri etki altına almak üzere teşkilatlandığı anlaşılacaktır. NATO’nun internet sayfasında bulunan teşkilatı incelendiğinde bünyesinde bulunan NATO Savunma Koleji üst düzey personelin katıldığı ve bir anlamda NATO’nun düşünce kuruluşu görevini yerine getirmektedir. Bunun yanında birçok alanda görüş ve proje üreten mükemmeliyet merkezleri bulunmaktadır. Dolayısı ile akademisyenler ve Akademik kuruluşların ortak çalışma ve kalkınmaya katkılarına örnek olarak görülebilir. Ayrıca her ülkede ve özellikle ABD’ de akademisyenlerin de çalıştığı düşünce kuruluşları doğru yönde olmasa da etkin bir rol oynamaktadır. RAND Cooperation ve STRATFOR gibi bu kuruluşlar basın gücünü de kullanarak dünyadaki gelişmelere yön vermeye çalışmaktadırlar.  Dünyaya huzuru getirmeyi esas alan İslam Ülkelerinin daha fazla etkin olması da tüm inananların samimi gayretleri ile olacaktır.

İslam Ülkelerinde AR-GE çalışmalarının ortak yapılması ile sağlanacak tasarruf ve sonuçlar kısa sürede gelişmenin hızlanmasını mümkün kılacaktır. TÜBİTAK ve TEKNOPARK gibi akademisyenlerin projelerde yoğun görev aldığı yerler arttırılmalı ve ortak çalışmalar yapılmalıdır. Siyasi kararlar alınmadan önce akademisyenler seviyesinde altyapının hazırlanması ve kaynakların etkin kullanılarak sonuç alınması halkları birbirine yaklaştıracaktır. Bugünlerde gündemde olan ortak üretim F-35 uçakları güvenlik ve ekonomide ortaklık başta olmak üzere her yönüyle incelenmelidir.

Bu süreçte ortak lisan oluşturulması önemlidir. Bilgileri her insanın alabileceği şekilde verebilmek için akademisyenler çalışmalıdır.  İşaret dili ve çeviri cihazları gibi konuların süratle ve yüksek doğruluk seviyesinde, kullanım kolaylığı sağlayacak şekilde çözülmesi gereklidir.

Ayrışma konularında hassasiyetler ortak yaklaşımla çözülmelidir. Peygamberimiz (SAV)’in ‘’Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olmazsınız, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız. ‘’ hadisi şeriflerini ve Adem ve Havva’dan gelen kardeşler olduğumuzu uygun şekilde önce İslam Ülkelerinde daha sonra da tüm dünyada bıkmadan usanmadan anlatmalıyız.

Kur’anı Kerim’de âlimler ile ilgili ayetler incelendiğinde; Ankebut Suresi 43. Ayette (Diyanet Meali) ‘’ İşte bu temsilleri biz  insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar.’’ buyurulmaktadır.  Ankebut Suresi 49. Ayette ise ‘’ Hayır, o kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkar eder.’’ buyurulmaktadır. Rum Suresi 22. Ayette ‘’Göklerin ve yerin yaratılması,  dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.’’ buyurulmaktadır. Fâtır Suresi 28. Ayette ‘’İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle  çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.’’  buyurulmaktadır. Bu ayetler âlimlere sorumluluklar yüklemekte ve araştırmaya yönlendirmektedir. Aynı zamanda diğer insanların bilgi ihtiyaçlarını da karşılamak üzere her akademisyen kendi alanında koordineli bir çalışma yapmalıdır. Herkes tüm konularda tüm bilgilere sahip olamaz, ortak hareket edilmesi ve ortak akıl oluşturulmasına ihtiyaç vardır.

Bütün çalışmaların fertlerin bu dünyada ve esasen ahiret hayatında huzurlu olması için yapıldığını da dikkate alarak Sayın  İSAK Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Altan  Hocamızın ‘’Dünya’da Kazanabileceğimiz Sonsuz Mutluluk 120 Altın Kural ‘’ kitabındaki Birinci Kural: Aklınızı Kullanın, Altmışıncı Kural: Düşmanlarınıza Hazırlıklı Olun  ve Yüzbeşinci Kural: Fen ve Teknoloji İlimlerine İlgisiz Kalmayın diye belirttiği düsturlar önemli ve yol gösterici rolü oynayacak niteliktedir.

  1. SONUÇ:

Sonuç olarak ortak hareket etmek için öncelikle karşılıklı güven tesis edilmeli; Kurumsal yapı ve kurallar belirlenmeli; kurumsal yapı içerisinde görev alacak personel belirlenmeli ve görevlendirilmeli ve belirlenecek kurallara göre eğitim verilmelidir. Tüm süreci anlayacak ve yönetebilecek liderler yetiştirilmeli; Kullanılacak tesis, altyapı ve sistemler hazırlanmalıdır. İslam Ülkelerini tek çatı altında toplayan uluslararası resmi bir kurum olan ‘İslam İşbirliği Teşkilatı’ yapılacak çalışmalarda koordinasyon merkezi olarak görev yapabilir. Kullanılacak tesis ve altyapı için Türkiye Cumhurbaşkanlığı Külliye yaklaşımı örnek olarak değerlendirilebilir. İslam ülkelerinde huzur ve güvenliğin devamlılığı için oluşturulacak ‘’ İslam Ülkeleri Huzur ve Güvene Destek Unsurları ‘’ teşkil edilmelidir. Bütün sistemlerin 7/24 güvenle işletilebildiği denenmeli, bu süreçte ortak çalışabilmek için ortak lisan belirlenmeli ve çeviri imkanları sağlanmalıdır. Yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir. Ortak çalışmalar için karar verme süreçleri hızlandırılmalı ve süreler azaltılmalıdır.

İslam ülkeleri olarak zengin kaynaklarımızı ve bilgi birikimimizi kendimiz kullanmalıyız. Zengin kaynakların fakir bekçileri olmaktan çıkmak için elele verilmelidir. Akademisyenler ve Akademik Kuruluşlar yumuşak güç olarak bilgiyi uygun kullanarak; Ortak güvenlik ve savunma çalışmalarına, ortak ekonomi ve üretim çalışmalarına, ortak sağlık hizmetleri çalışmalarına, ortak AR-GE çalışmalarına, ortak hukuk çalışmalarına, ortak  dini ve beşeri konularda eğitim öğretim çalışmalarına, ortak uzay ve nükleer çalışmaları gibi konular başta olmak üzere tüm alanlarda rehberlik ederek önemli bir rol oynayabilirler. ‘’İSLAM ÜLKELERİNİN ORTAK HAREKET ETMESİNDE VE KALKINMASINDA AKADEMİSYENLER VE AKADEMİK KURULUŞLARIN ROLÜ’’ konulu makale ve takdimimde ifade etmeye çalıştığımız hususlar burada farklı akademisyen ve  konuşmacılar tarafından daha detaylı açıklanacaktır.

İslam Ülkelerinin gelişmesine , kalkınmasına, bilim ve teknolojik açıdan teali ve terakki etmesine katkıda bulunmak isteyen İSAK vakfı da Akademisyenleri tek çatı altında toplayıp aralarında iletişim kurarak faydalı projeler hazırlatmak, birlik, yardımlaşma ve mesleki dayanışmayı sağlamak için çalışmalar yapmaktadır. Bu maksatla 57 İslam Ülkesinde çalışmalar yapmak gayreti içerisindedir.

Bu alanda yapılan çok sayıdaki çalışmanın sonuçlarının tüm İslam Ülkelerine refah ve huzur getirmesini temenni ediyoruz.

KAZIM DALKIRAN
Dr. Emekli General

 

KAYNAKÇA


  1. Diyanet İşleri Başkanlığı internet sayfası ( diyanet.gov.tr ) Kur’anı Kerim Meali , hadisler ve hutbeler.
  2. İSAK İslam Ülkeleri Akademisyenler Vakfı Tanıtım Kataloğu
  3. NATO internet sayfası ( nato.int )
  4. Bayram Altan Dr., Dünya’da Kazanabileceğimiz Sonsuz Mutluluk 120 Altın Kural İSAK Vakfı yayınları, İstanbul, 2018
Bizden haberdar olmak ister misiniz?

Ulusal Stratejiler ve Politikalar Üretme Merkezi (USPUM)’un haber bültenine abone olabilir ve bizden haberdar olabilirsiniz.

Ersin Çivi

Bilişim dünyasında 1999 yılından günümüze yazılım geliştirme uzmanı. 2004 Yılından günümüze halen aktif olarak Zeron Bilgisayar ve Bilişim Teknolojileri'nde Yönetici.

Ersin Çivi

Bilişim dünyasında 1999 yılından günümüze yazılım geliştirme uzmanı. 2004 Yılından günümüze halen aktif olarak Zeron Bilgisayar ve Bilişim Teknolojileri'nde Yönetici.